7 Şubat 2012 Salı

İlk Blog Yazım : Bir Yüzük Kaybetme Hikayesi

Herkese merhaba. Kafamda tasarlayıp hayata geçiremediğim bir çok yazı taslağı arasından ilk olarak en tazesini yazmak geldi içimden.

Geride soğuk ve karlı birkaç hafta bıraktık. Yenisi ise kapıda, ha geldi yok gelemdi diyor meteoroloji amca. İstanbul ve Kocaeli'nin kar yağdığında büründüğü beyaz masum ama bir o kadar çileli yüzüne tekrar tekrar şahit oldum. Ben yılların şoförüyüm diyip zincirsiz ve kar lastiksiz yola çıkan mı arasınız, altımda 4x4 var ben yolların kralıyım diyenlere mi rastlarsınız...Biraz dertli biraz tasalı da olsa karların içinden her sabah işime her akşam eşime gidebildim :)


Bir akşam iş çıkışı servislere gidene kadar arkadaşlarla kartopu savaşı yapalım dedik. Yaklaşık on kişinin bir kişiye saldırdığı adaletsiz bir savaş oldu, servislere binildi ve ev yolu tutuldu. Bir anda parmağımda bir boşluk hissettim. Yüzüğüm yoktu. Genel olarak cüzdanımı, ruhsatımı, saatimi ve yüzüğümü çıkarıp bir kenara koyduğum, iş süresince hiçbirini üzerimde taşımadığım için belki iş yerinde unutmuşumdur diye kendimi ve eşimi avutmaya çalıştım ama ne çare. Sabahı zor ettim. İş yerine büyük umutlarla geldim ama yoktu. Başımdan aşağı kaynar sular akmış gibi bir anda ter bastı her yanımı. Maddi değerinin yanında en önemlisi manevi değeri olan bir eşyam kayıptı. Eşimin vereceği tepkileri hiç sıralamıyorum bile.


Attım kendimi dışarı. Diz boyu karları elime aldığım bir süpürgeyle saatlerce süpürdüm. Beni görenler eminim deli zannetmiştir. Tüm görevlilere bilgi verdim ve başıma gelecekleri düşünerek akşam olmasını bekledim. Akşam üzeri elinde yüzüğümle kurtarıcım Murat geldi. Süpürme işlemi sırasında kar yığınında birçok oyuk açmıştım. Bir oyuğun hemen dibinde bulunmuş yüzüğüm. Allah sevdiği kuluna eşeğini önce kaybettirir sonra buldururmuş.


Ucuz atlatılmış bir yüzük vak'asından sonra yüzüğümü eşimin emin ellerine teslim ettim. Artık ben bile yerini bilmiyorum, yeri hakkında ne kadar az şey bilirsem o kadar iyi olacak gibi :)

Demek ki neymiş; yüzüğünüzü yaptırırken sol elinizin yüzük parmağına göre yaptıracakmışsınız. Sağa göre yaptırınca büyük oluyormuş. Parmağa bol gelen yüzüğü daralttırmadan kullanmayacakmışız. Ve son olarak parmakta yüzük varken kartopu oynamayacakmışız.

Son olarak buradan Barbaros'a seslenmek istiyorum. "Eve gitme, yenge eve almaz" diyip benimle dalga geçtiğin için ertesi gün ilahi adalette sana yüzüğünü kaybettirdi. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste :)))

2 yorum:

  1. Tekrar hayırlı olsun asabi kirpi çok güzel bir yazı olmuş =)Barbaros adına üzüldüm umarım bulmuştur ama en azından acını paylaşmış =)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim M1M Hanımcığım;

    Acı mı? Acı kelimesi başıma geleceklerin yanında cennet gibi kalırdı herhalde =) Şansım varmış ki ucuz atlattım. Yorumunuz için teşekkür ederim.

    Sizin blogunuzu da ailecek takip ediyoruz. Çalışmalarınızın devamını dilerim =)

    YanıtlaSil